10 Ekim 2009 Cumartesi

KEMİKLER ŞEHRİ- Ölümcül Oyuncaklar Serisi


"Komik, karanlık ve seksi. Yılın favori macerası"----New York Times
Komik mi? Evet. Karanlık mı? Ehh biraz. Seksi mi? HAYIRRR.

"Vampirler, kurtadamlar, periler, gerçek aşk ve aklınızı başınızdan alacak daha birçok şey. Ölümcül Oyuncaklar hafızanıza kazınacak"----Artemis Yanyınevi

Bu arka kapak manşetinin tamamen uydurma olduğunu düşünüyorum. Evet kitabımızda vampirlerimiz de var, kurtadamlar ve perilerimiz de fakat, onların yanında başka doğaüstü yaratıklarımız da varki bu kitabın diğer kitaplardan nasıl farklı olduğunu ortaya koyuyor ama günümüzdeki vampir çılgınlığı yüzünden arka kapakda vampir lafı en başta yeralıyor. İnanın bu kitapta vampir lafı 1 veya 2 kere geçiyor. Bende bu kitabı alırken vampir kitabı diye aldım ama daha başka bir hikaye ile karşılaştım ve inanın bu yeni hikaye çok hoşuma gitti.

Cassandra Clare "Kemikler Şehri'nde", dünyayı şeytanlardan arındırmaya çalışan gölge avcılarının hikayesini anlatıyor. Kahramanımız 15 yaşındaki Clary Fray. Kitap, yakın arkadaşı Simon ile birlikte bir gece klubüne gitmesiyle başlıyor. Biz okuyucular da daha ilk sayfalarda doğaüstü varlıklarla tanışmış oluyoruz. Esas kızımız Clary kendi merakına yenik düşerek aslında görmemesi gereken bir cinayete tanık oluyor. Görmemesi gereken derken gayet ciddiyim, çünkü bizim kızımız yazarın kendi deyimi ile sıradan insanların göremediği varlıkları görebiliyor. Cinayeti işleyenlerin gölge avcıları olduğunu öğreniyor, hatta daha sonra onlarla gayet güzel ilişkiler kurup, dost bile oluyor.

Kahramanımız cinayete tanık olduktan sonra evine gittiğinde annesinin kaçırılmış olduğunu öğreniyor ve gölge avcılarından yardım istiyor. Böylece de fantastik bir dünyaya ilk adımını atmış oluyor. Bu yeni dünyada kendisi ve geçmişi hakkında bazı gerçekler ortaya çıkıyor. O kendisinin nereye ait olduğunu bulmaya çalışırken, diğer kahramanımız Jace'e aşık oluyor. Fakat, olaylar geliştikçe bu aşk da boyut değiştiriyor.

Yazarın anlatımını çok başarılı buldum ben sanki Clary'idim. O kendisi olayları anlamaya çalışırken ben de olayları anladım ve kafamda hiç soru işareti kalmadı ama yazarımız kitabın sonunda hikayeyi öyle bir boyuta taşıyorki "bu kadarı da anca bir türk filminde olur" demekten kendinizi alamıyorsunuz. Serinin diğer kitaplarında, okuyucularını uğrattığı bu hayal kırıklığını düzelttiğini ve güzel bir sonla hikayeyi bitirdiğini ümit ediyor ve serinin diğer kitaplarını okumayıda sabırsızlıkla bekliyorum.

1. City of Bones (Kemikler Şehri)
2. City of Ashes (Küller Şehri)
3. City of Glass (Camlar Şehri)

25 Eylül 2009 Cuma

ANITA BLAKE SERISI





O bir vampir avcisi, o bir nekromansir (oluleri dirilten), o canavarlarin tek korktugu kisi, nam-i diger Cellat iste bu seride karsinizda... Kivircik siyah saclari ve saclarina uyan hos kahverengi gozlerinin yaninda soluk bir tene sahip, 24 yasinda ufak tefek bir kadin Anita Blake. Vampirler, kurtadamlar, likantroplar ve zombilerle cevrili bir dunyada ufak bir lokma gibi duruyor ama onu yutmaya calisirsaniz birinin size heimlich manevrasi yapmasi gerekebilir :)

Anita Blake, Laurell K. Hamilton'nin vampir avcisi serisinin bas karakteri. Yazarimiz bu seriyi 1993 yilinda yazmaya baslamis ve su ana kadar da toplam 17 kitap yazmis. Ancak, Turkiye'de yanlizca 9 kitap turkceye cevrilmis bunun nedeni de yeterli talebin olmamasiymis ama son yillar da ortaligi kasip kavuran vampir akimi sonucunda cevirilerin devaminin gelecegini umit ediyorum.

Su ana kadar serinin 3 kitabini okudum; Suclu Zevkler, Gulen Ceset, Lanetliler Sirki.
Anita Blake, St.Louis'de yasayan ve asil meslegi nekromansi olan genc bir kadin. Sahip oldugu dogal yeneteklerini polis teskilatininda yararina kullanmakta ve tabiri caizse bos zamanlarinda vampir avlamaktadir. Tabiki infazi verilen vampirleri cunku Hamilton'nin dunyasinda vampirlerinde haklari var. Kisacasi, vampirlerin yasal, likantropinin asisi olan bulasici bir hastalik, olu diriltmenin de para ile yapildigi bir dunyada kotulerin uzerine giden, korksa bile bunu caktirmayan, hazir cevap ve bir o kadar da kufurbaz bir karakterdir Anita Blake.

Serinin baslarinda asktan frijitlik derecesinde uzak duran kahramanimiz 3'uncu kitabin sonlarina dogru kalbinin kapilarini ardina kadar acmaktadir. Erkeklere karsi hep mesafeli olan kahramanimizin pesine dusen sehrin basvampiri tapilasi varlik Jean-Claude onu hem insan hizmetkari hemde seks kolesi yapmak istediginde ona saglam iradesi ile hayir diyebilmistir fakat serinin ilerleyen bolumlerinde bu durumun degisecegini dusunmekteyim. Jean-Claude'a yuz vermeyen Anita sevimli ama bir o kadar korkutucu Richard'a hayir diyemez bolelikle karmasik olaylar baslar ve bize serinin diger kitaplarininda okunmasi gerektigini soyler.

''Willie McCoy hayattayken uyuzun tekiydi. Olmus olmasi durumu degistirmemisti.'' sozuyle acilis yapilan ilk kitap Suclu Zevkler'de yazar bizi korku dolu mizah karisimi tarzi ile avuclarinin icine aliyor ve kitap bitene kadar da ellerini aralamiyor bile. Yazarin dili guzel, konu guzel fakat zaman zaman betimlemelere girmis uzun uzun cumleler kurmus iste bazen beni oralarda kaybetti fakat genel anlamiyla guzel bir seri. Su ana kadar okudugum kisimlar da kahramanimizin duygulariyla ilgili pek aciklama yok devamli ordan oraya kosturan vampir, zombi oduren br kisilik sanirsam hayat yogun olunca hayatin diger guzelliklerini yasamaya insanin vakti kalmiyor. Turkce cevirisinden bahsedersek, konu dilimize guzel aktarilmis fakat herhangi bir editorun elinden gectigine supheliyim cunku kitap yazim hatalari ile dolu ama yine de okunmayacak kadar degil. Sadece biraz gozunuz yoruluyor ve Hamilton'nin akici anlatimina biraz da olsa golge dusuruyor.

Son olarak, Artemis yayinevi serinin devamini cevirmeyecegini solese de umarim baska bir yayinevi yayin haklarini alir ve serinin devam kitaplarini Turkce'ye cevirir.

  1. Guilty Pleasures (1993) (Suçlu Zevkler)
  2. The Laughing Corpse (1994) (Gülen Ceset)
  3. Circus of the Damned (1995) (Lanetliler Sirki)
  4. The Lunatic Cafe (1996) (Kaçık Kafe)
  5. Bloody Bones (1996) (Kanlı Kemikler)
  6. The Killing Dance (1997) (Ölüm Dansı)
  7. Burnt Offerings (1998) (Yanmış Kurban)
  8. Blue Moon (1998) (Mavi Ay)
  9. Obsidian Butterfly (2000) (Karacamdan Kelebek)
  10. Narcissus in Chains (2001)
  11. Cerulean Sins (2003)
  12. Incubus Dreams (2004)
  13. Micah (2006)
  14. Danse Macabre (2006)
  15. The Harlequin (2007)
  16. Blood Noir (2008)
  17. Skin Trade (2009)

7 Ağustos 2009 Cuma

Pride and Prejudice (Gurur ve Önyargı)




En sevdiğim yazarlardan biri olan Jane Austen ile bloguma açılış yapmayı uygun gördüm. Çünkü, bu kadar eski olduğu halde bugün hala bu kadar popüler olan başka bir roman bilmiyorum açıkcası... 200 yıllık bu kitap "Gurur ve Önyargı" veya "Aşk ve Gurur" isimleri ile dilimize çevrilmiştir.
Gurur ve Önyargı'dan daha önce ya da daha sonra yazılmış ve ondan daha ses getiren ve simge haline gelmiş başka klasiklerde var elbette, ama inanıyorum ki hiçbiri okuyucusun kalbinde bu kadar yer edinememiştir (en azından benim kalbimde :)).

Neden hala onun kitabını okuyoruz?. Üzerine çekilen filmlerin sonunda kalplerimiz duruyor?. Kitaba bakıcak olursak, gayet sade ve akıcı bir dille yazılmış. İnanın 424 sayfayı bir solukta okuyorsunuz, sonu hiç gelmesin istiyorsunuz. Herhangi bir edebiyat süsü yok, yazar sizi etkileme çabasında değil, anlatılan kişiler enteresan kişiler asla değil. Tam aksine günümüzde bile yolda yürürken karşılaşabilceğimiz insanlar. İşte nedeni belki de bu, herkes kendinden bişeyler bulabiliyor kitaplarında...
Gelelim kitabın konusuna; "huylu huyundan vazgeçer mi?" İnanın bu kitap da vazgeçiyor hemde aşk uğruna. Amannn aşk romanıymış dediğinizi duyabiliyorum ama bu vıcık vıcık bir aşk romanı değil. Yazar ön planda aşkı anlatırken, arkada ingiliz toplumunun ahlaki değerlerini anlatmaktadır.

Birkaç kez okuduğum ve tekrar tekrar aynı zevkle okuyacağımdan hiç şüphem olmayan bu kitap ilk giriş cümlesiyle sizi kendi büyülü aleminin içine alır. "Dünyaca kabul edilmiş bir gerçektir, hali vakti yerinde her bekar erkeğin mutlaka bir eşe ihtiyacı vardır". Bu cümleden sonra ilerleyen birkaç sayfada bütün kitap boyunca Jane Bennet ve Mr. Bingley'in aşkını okuyacağınızı sanarsınız. İşte tam o anda esas kızımız Elizabeth Bennet(güzel, zeki, neşeli, hayal dünyasında yaşamayan gerçekçi bir kişi olmakla beraber önyargılı) ile esas oğlanımız Mr Fitzwilliam Darcy (yakışıklı, zengin, zeki, iyi okullarda okumuş, görgülü fakat gururlu) sahneye çıkarlar. Mr.Darcy ilk başta Elizabeth'i hem güzellik anlamında hem de statüsü gereği kendine layık görmez fakat ilerleyen sayfalarda onun duru güzelliği, içtenliğine ve havasına kapılmaktan kendini alamaz ve " Boşuna mücadele ettim. İşe yaramayacak. Duygularım bastırılacak gibi değil. Size ne büyük bir tutkuyla hayran ve aşık olduğumu söylememe izin verin" der orda kalbimizin yağlarını eritirken aradaki sınıf farkına değinmeden edemez. Gururu incinen ve daha önce hakkında kötü şeyler duyduğu Mr. Darcy'i Elizabeth anında reddeder. Bir takım şeyler yaşanır ve Mr. Darcy aşkında etkisiyle öyle bir adam olur öyle şeyler yaparki Elizabeth ile beraber bizler de ona aşık oluruz ve Elizabet'e ikinci teklifi de kitabın sonunda eder. "Benimle oyun oynamayacak kadar naziksiniz. Eğer duygularınız hala geçen Nisan'daki gibiyse, bana bunu hemen söyleyin. Benim duygu ve düşüncelerim değişmedi, ama tek bir sözünüz beni bu konuda ilelebet susturacaktır" der ve bu sefer Elizabeth teklifi kabul eder ve mutlu sona ulaşırlar.